Karantinanın başında var olan korku yavaş yavaş yerini özleme bırakmaya başladı. Özlemimiz galip gelecek ve biz bu illetten böyle böyle kurtulacağız, böyle böyle normalleşeceğiz belki de…Sadece biraz daha sabır.
Ben de özledim! Neyi mi?
Hiçbir çözüm bulamadığımız durumlarda sarılabilmeyi, o güven duygusunu hissetmeyi, yanındayım diyebilmeyi, sarılınca her şey geçecekmiş gibi hissetmeyi…
Hiç sevmediğimi sandığım (?!) halde kalabalıklara karışmayı… Aşağıdaki fotodaki gibi bir kalabalığa kimbilir ne zaman karışacağız bir daha?

Bir daha ne zaman açık havada da olsa bir etkinliğe katılabileceğiz? Sosyal mesafeli ne kadar eğlenebileceğiz? Ne zaman insanın doğası olan sosyal varlık olabileceğiz? Evet, bence insanlığımızdan çıktık. Olmuyor zoomdan, whapsappdan, houseparty’den, belki bir nebze özlemimizi gideriyor ama beş on dakika, ya da bir gün sonra aynı duyguyu hissetmemize engel olmuyor.
Şahsen ben koşturmayı, alelacele eve gelip köpeği gezdirip, tekrar dışarı çıkmayı, gecelere akmayı, arkadaşlarımla buluşup sohbet etmeyi, uykusuz gecenin ardından işe gidip üç beş kupa çay kahve içmeyi, akşam trafiğini bile özledim.
Sağlıklıyız, çok şükür, en önemli şey sağlık. Bu günlerde en çok kurduğumuz cümle de bu. Peki ya ruh sağlığımız? Bu özlem aklımızı almadan normale dönebilmeyi diliyorum ♥
Bu yazı da 2020 korona günlükleri olarak tarihe not olsun madem. Hadi kalın sağlıcakla!
NOT: Yazıyı yazdıktan hemen sonra fark ettim ki aslında evde olmanın kıymetini de biliyormuşum. Bkz: https://sebonunsesi.com/bugunum-nasil-gecti/